Cihad: Bir Kutsal Mücadelenin Farklı Boyutları

İslam Sohbetleri
-"Cihad" kelimesi, özellikle Batı medyasında ve bazı çevrelerde sıklıkla yanlış anlaşılan, hatta çarpıtılan bir kavramdır. Terör eylemleriyle, şiddetle ve aşırılıkla ilişkilendirilerek korkulan bir kelime haline gelmiştir. Oysa İslam dinindeki gerçek anlamı çok daha geniş, kapsayıcı ve derinliklidir. İnanç ve maneviyatın köklendiği bu topraklardan baktığımızda, cihadın sadece kılıçla değil, kalemle, dille ve en önemlisi nefisle yapılan bir mücadele olduğunu açıkça görürüz.
Arapça kökenli bir kelime olan "cihad" (جِهاد), "cehd" kökünden gelir ve "gayret etmek, çaba göstermek, mücadele etmek, direnmek, yorulmak" gibi anlamlara gelir. Kısacası cihad, "bir amaca ulaşmak için bütün gücü ve imkanları seferber etmek" demektir. Bu anlamıyla, sadece savaş değil, hayatın her alanında Allah rüsyası için verilen her türlü çabayı kapsar.
Cihadın Farklı Türleri:
İslam alimleri, cihadı genellikle birkaç temel kategoriye ayırır:
1. Cihad-ı Ekber (En Büyük Cihad): Nefisle Cihad
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde, "Şimdi küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz" buyurmuştur. Ashabın "Büyük cihad nedir?" diye sorması üzerine, "Nefisle cihaddır" cevabını vermiştir.
Nefisle cihad, cihadın en zorlu ve en temel olanıdır. Bu, kişinin kendi içinde şehvetlere, bencilliğe, tembelliğe, hırslara, kibire, öfkeye ve kötü ahlaka karşı verdiği mücadeledir. İnsanın nefsini terbiye etmesi, haramlardan kaçınması, günahlara bulaşmaması, iyilikleri artırması, sabırlı olması, adil davranması bu kapsamdadır. Bir Müslümanın her an kendi içindeki kötülüklerle savaşması, ahlakını güzelleştirmesi ve Allah'ın rızasına uygun bir hayat sürmesi, cihadın en yüce şeklidir.
2. Cihad-ı Bil-İlm (İlimle Cihad):
İlim öğrenmek, öğretmek, hakikati yaymak ve cehaletle mücadele etmek de cihadın önemli bir boyutudur. Allah Resulü "İlim öğrenmek her Müslüman'a farzdır" buyurmuştur. Bir alimin kalemle veya dille cehaleti aydınlatması, yanlış bilgileri düzeltmesi, insanlara doğru yolu göstermesi, bir öğretmenin öğrencilerine faydalı bilgiler aktarması, hepsi ilimle cihada dahildir. Özellikle günümüzde, yalan haberin ve dezenformasyonun kol gezdiği bir dünyada, doğru bilgiyi araştırmak ve yaymak büyük bir cihad görevidir.
3. Cihad-ı Bil-Mal (Malla Cihad):
Müslümanların sahip oldukları mallarını, Allah yolunda harcamaları, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeleri, fakirlere zekat ve sadaka vermeleri, eğitim ve sağlık gibi toplumsal projelere destek olmaları bu cihad türüne girer. Bir yetimi okutmak, bir yoksulun karnını doyurmak, bir hastanın ilacını almak, hepsi mallla yapılan bir cihaddır. Bu, sadece maddi bir yardımdan öte, bir paylaşım ve dayanışma ruhudur.
4. Cihad-ı Bil-Lisan (Dille Cihad):
Güzel sözle, hikmetle ve öğütle insanları doğruya davet etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, hak ve adaleti savunmak da cihadın bir parçasıdır. Haksızlığa karşı ses çıkarmak, zulme karşı durmak, mazlumun hakkını savunmak dille yapılan cihadın en güçlü örnekleridir. Bir hatibin kürsüden, bir yazarın kaleminden, bir vatandaşın sohbetinden çıkan her doğru söz bu kapsamdadır.
5. Cihad-ı Bil-Seyf (Kılıçla/Silahla Cihad):
Bu, cihadın en son başvurulacak ve en istisnai türüdür. Sadece meşru müdafaa amacıyla, yani bir İslam ülkesine veya Müslümanlara dışarıdan bir saldırı olduğunda, din ve vatan savunması için başvurulan bir savaş halidir. Savaş ilan etmek ve savaşın kuralları (sivillere dokunmamak, ağaçları kesmemek, kadın ve çocuklara zarar vermemek gibi) İslam hukukunda kesin olarak belirlenmiştir. Terör eylemleri, sivil katliamlar veya masum insanlara yönelik saldırılar, asla "cihad" olarak nitelendirilemez; bunlar İslam'ın temel prensiplerine tamamen aykırıdır.
Sonuç:
Cihad, İslam'ın yaşamın her alanına yayılmış, dinamik ve kapsamlı bir mücadele çağrısıdır. Bu mücadele, öncelikle kendi içimizdeki kötü huyları ve eğilimleri yenmekle başlar, ardından ilimle cehaleti, malla yoksulluğu, dille haksızlığı ve en son çare olarak da vatanı ve inancı dış saldırılardan korumayı hedefler. "Cihad" kelimesini sadece şiddetle özdeşleştirmek, hem kelimenin gerçek anlamına hem de İslam'ın barışçıl ve adaletli öğretilerine büyük bir haksızlıktır. Asıl olan, her Müslümanın kendi varoluş gayesi doğrultusunda, iyilik adına verdiği her türlü samimi çabadır.