Ankara’dan Selam Olsun…
Ankara’dan Ajans Angara okurlarına selamlarımızla…
Belgin Turan
belginturan@gmail.com -Aynı zamanda aile danışmanı olduğum için bu köşede daha çok ilişkiler, güncel konular, yani hayata dair küçük dokunuşlar olacak.
“Başka Neler Mümkün” adlı kitabımın arka kapak sayfasıyla ilk yazımıza başlayalım. Kendimi bildim bileli, hayatı, kendimi, insanları sorguladım: Acaba insanlar nasıl daha mutlu olurlar? Acaba mevcut koşullarda hayatlarını nasıl güzelleştirebilirler? Kendilerine ve başkalarına, yaşamı nasıl daha kolaylaştırabilirler?
Her insanın mutlaka bir yaşam amacı olmalı ve bu amaç kişiyi mutlu edecek bir amaç olursa kendisini seven, kendisiyle barışık, topluma faydalı bir birey olacaktır.
Amacım; bir deniz yıldızını kurtarabilmek, bir yaşlının yüreğinde sevinç, bir gencin gözlerinde umut olabilmek, bir kadının gizli düşlerine arkadaş, bir erkeğin bilinmeyen yönlerine ışık, bir kişinin hayatına farkındalık kazandırabilmek.
Anladım ki, başımıza gelen her ne ise bundan yüzde yüz biz sorumluyuz. Anladım ki, dünyayı sevgi kurtaracak.
Güzellikler adına, sevgi dolu güzel bir dünya için birlikte Başka Neler Mümkün?
***
Her şey zihinde başlar zihinde biter deriz.
Ne denli doğru bir sözdür.
Şu kişi canımı sıktı. Bu kişi beni üzdü. Adamın dediği lafa bak.
Bana bu şekilde davranamaz. Daha neler neler deriz.
Sonra da sinirlenip, öfkelenip kendimizi yiyip bitirmeye başlarız.
Bize bu şekilde davranan insanları eleştirir, yargılar hatta infaz ederiz.
Bu her zaman doğru mudur?
Kendimize uzaktan bakacak olursak hani sanki biz kendimizi videoda izlesek acaba her zaman haklı olarak değerlendirir miydik kendimizi?
Hiç düşündünüz mü bu insanlar bana neden böyle davranıyor?
Sırf bana kasıtlarından mı?
Yoksa bende görmediğim karşı tarafın kabul edemediği bir davranışım mı söz konusu?
Ben böyleyim kardeşim beni bu şekilde kabul eder ya da çekip gider diye düşünenlerdenseniz de o zaman yapacak bir şey yok sizin için.
Çünkü siz zaten baştan kapıları, kendi iç dünyanıza yolculuğu kapatıyorsunuz demektir.
Kafamızda kendimize göre baştan sona doğru olan bir düşünce yapımız, deneyimlerimiz, bakış açımız, ön yargılarımız bizim bir olay karşısında davranışlarımızı yönlendiriyor. Karşımızdaki kişinin de kafasında kendi haritası olduğu için farklı dili konuşuyor olabiliyoruz.
Zihnimiz mükemmeldir ve eğer biz izin verirsek o mucizeler yaratabilir.
Neler mi yapar?
Bir kere olaylar karşısındaki tutumumuzu değiştirebilir.
Şöyle düşünün âşıkken ya da çok mutlu olduğunuz bir anda biri olmadık bir şey yaptığı anda verdiğiniz tepki ile kendinizi iyi hissetmediğinizde ya da boşlukta olduğunuz zaman vereceğiniz tepkinin şiddeti aynı mıdır?
Diyelim ki, alışveriş yaparken biri aniden geldi. Sıranızı almaya çalıştı ve sizin iç dünyanızın iyi olduğu bir gün. Vereceğiniz tepki nasıl olurdu? Birde tam aksini düşünün sinirli ve karmaşa içinde bir gün geçirirken bu olay başınıza gelince belki orada ciddi bir kavga bile ortaya çıkabilir.
O zaman akla şöyle bir soru geliyor.
Biz iki durumda da aynı insanız. Fakat aynı olaydaki tavrımız farklı oluyor.
Demek ki, kendimizi olayın akışına çok kaptırmadan bu ölçüyü koruyabiliyoruz.
* * *
İşte hastalıklar da böyledir. Biz stresi, mutsuzluğu zihnimizde yaratır.
Sonra üst üste hatalar yapar.
Gerilir, kahrolur, üzülür ve sonunda da bu bedeli bedenimizin acı çekmesiyle öderiz.
Nasıl mı?
Bedeninde bir kapasitesi vardır. Bir yere kadar kendini korumaya çalışır.
Sonra artık o da pes etmek zorunda kalır.
Bu gün bir değişiklik yapıp iç sesimizi dinlesek, iç dünyamıza bir yolculuk yapsak. Gözlerimizi kapatıp sakin bir ortamda bedenimizle iç sesimizle sohbet etsek acaba neler söylerdi bize?
Ağlamak, gülmek gibi mutluluk, mutsuzlukta bulaşıcıdır unutmayın.