Samimiyet ve Netlik

Belgin Turan
belginturan@gmail.com -Günlük danışan görüşmelerimde en sık duyduğum cümlelerden biri şudur:
“Ne söylediğinden çok, nasıl söylediği önemliydi.” Ne söylediğinden çok bir de davranışları yani neleri yapıp veya yapmadıkları önemlidir.
Bu cümle, ilişkilerde samimiyetin ne kadar temel bir ihtiyaç olduğunu açıkça gösteriyor. İnsanlar, kelimelerden çok niyetle temas eder. Ve niyetin içten olmadığı yerde, söylenen her söz bir yankı gibi boşluğa düşer.
Samimiyetsizlik, psikososyal ilişkilerde yalnızca bir iletişim problemi değildir; güven bağını zedeleyen, duygusal mesafeyi artıran ciddi bir dinamiktir. Aile içinde, arkadaşlık ilişkilerinde ya da romantik bağlarda olsun; içten olmayan davranışlar, bireylerin kendi duygusal gerçekliğini sorgulamasına neden olur. "Acaba abartıyor muyum?", "Ben mi yanlış anlıyorum?" gibi içsel sorular, kişinin özdeğer algısını zayıflatabilir.
Toplum olarak çoğu zaman "kırmamak" adına gerçeği saklamayı ya da duygu taklidi yapmayı öğrendik. Oysa bu, geçici bir uyum yaratır ama kalıcı bir bağ kurmaz. Özellikle aile içinde çocuklara model olan ebeveynlerin samimiyetsiz tavırları, çocukların duygusal gelişimini olumsuz etkileyebilir. Çünkü çocuklar söylenen kadar hissedileni de fark eder. Ve duygular konusunda kafa karışıklığı yaşarlarsa, bu onların ileriki yaşam ilişkilerini de gölgeler.
Aile içinde eşlerin birbirine karşı samimiyetsiz tavırları, ilişkinin güven üzerine inşa edilmemesi ve tabi bunun yanına bir de suistimal etmeyi eklediğimiz zaman eşler üzerinde ciddi yıkımlar yapabiliyor.
Eşlerin evlilikte dikkat etmeleri gereken bir diğer konu da sorumluluk ve rollerdir. Aile içinde sorumluluklar ve rollerin nasıl belirlendiği ve her iki eşin de bu evliliğe verdiği katkı ve yatırım aileyi ve çifti güçlendirir. Bazı çiftlerde gördüğüm bir diğer durum da bekarlık hayatını aynen devam ettirmeleridir. Oysa evlilikte birçok unsurun bir araya gelmesi ile orkestradan güzel sesler çıkabilir. Örneğin; bireylerin yaşamış oldukları yuvalarına vermiş oldukları maddi, manevi katkı, iş bölümü yapılması ve tabi ki ilgi ve sevgi ile desteklenen bir ilişki kişilerde yaşanılır bir aile ortamı oluşturur.
Danışmanlık sürecinde en çok üzerinde durduğumuz kavramlardan biri “duygusal doğruluk”tur. Bu, her düşünceyi pat diye söylemek demek değildir; ama hissetmediğin bir şeyi hissetmiş gibi sunmak da değildir. Gerçek duygularla, saygılı ve dürüst bir iletişim kurmak; uzun vadede sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturur.
İlişki de araf da kalmak ise hem çifti hem de çevresini olumsuz etkiler. Kafamızda netleşmeyen bir durum her an bizimle birlikte yaşamaz mı?
Bir ilişkide en çok yoran şey belirsizliktir. "Beni gerçekten seviyor mu?", "Bu ilişki nereye gidiyor?", "Benimle ilgili ne hissediyor?" gibi sorular, netlik olmadığında içten içe yorar. Oysa insan, anlaşılmak ve güvende hissetmek ister. Bu da ancak netlik ve samimiyetle mümkün olur.
Netlik; duyguları, beklentileri ve sınırları açıkça ifade etmektir. Samimiyet ise, bu ifadeyi dürüst ama kırmadan, gerçek bir niyetle yapabilmektir. İkisi bir araya geldiğinde, ilişkide şeffaflık oluşur. Kimsenin aklı karışmaz, kimse kendini değersiz ya da yetersiz hissetmez.
Peki nasıl olur bu?
Hissettiğin şeyi açıkça söyle: Ne hissediyorsan, saklamadan ama suçlamadan paylaş.
Ne beklediğini bil ve bunu ifade et: Kendi ihtiyaçlarının farkında ol.
Karşındakini anlamaya çalış: Sadece anlatmak değil, dinlemek de samimiyetin parçası.
Belirsizlik varsa konuşmaktan çekinme: "Bu belirsizlik beni yoruyor" demek zayıflık değil, cesarettir.
Unutma, sağlıklı ilişki "beni ne kadar seviyor?" sorusundan çok, "birbirimize ne kadar dürüst ve açık olabiliyoruz?" sorusuyla büyür. Netlik, sevginin yönünü; samimiyet ise derinliğini belirler.
Unutmayın, samimiyet yalnızca bir karakter özelliği değil; aynı zamanda öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceridir. Ve bu beceri, bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle daha sağlıklı bağlar kurmasına yardımcı olur.
Samimi olun. Çünkü en çok güven, içtenlikte filizlenir.